29.9.13

askerî

Öncelikle ruhumun derinlerinden gelen bir hava patlaması ile tüm ciğerlerimi yerinden sökebilecek kadar güçlü bir öksürük krizinin ortasından yazdığımı bilesin. kalemimin ucuna kadar üşüyorum; eldivenle yazmayı denedim ama bir kaç kelime yazmayı denediğimde kaleme hükmedemediğimi fark ettim. hani böyle devam etsem iktidarsız bir asker gibi yazmama neden olabilirdi. bu nedenledir ki elimi apış arama sokup ısıttıktan sonra yazmaya devam edebiliyorum. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- tam bu sırada önümden zıplamak derdi olmayan bir kurbağa geçiyordu, bir sigara yaktım devriye amirine yakalanma kaygısıyla. yakalanmak demişken; başıma yine bir kaç iş geldi bugün; ama dışarı çıktığımda anlatırım. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- dışarı çıkmak kavramını burada tanımış oldum elbet; tabi içeride olmak kavramını da esaslıca öğrendim. sen dışarıda kalan yanım olmalısın, kendimi seninle konuşurken o tel örgülerin hemen önünde buldum defalarca çünkü. o anlarda ne içerisi ne dışarısı yaşanan. tam içime işlemiş çelik soğukluğu ve sağlam otorite. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- elime bazı fırsatlar geçti mesela. tavlada sana karşı gösteremediğim başarıyı satrançta göteriyorum. okunabilecek 7 kitabın 5 ini okudum. diğer ikisi ise almanca olduğundan okuyamıyorum. okuyorum da anlayamıyorum desem daha doğru olacak. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- evet ayrıyken ikimiz de daha güçlü olmalıyız. birbirimize ve başkalarına karşı daha güçlü. içimde gezen maymun kılıklı düşünceler ve kendime sorup durduğum saçma şüphelerin çocuğu saçma sorular, hep zayıflığımı kolluyorlar biliyorum. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- az mı kaldı ömrüm? içimde kaç oda, kaç salon var; senin sevdiğin adamı nereye hapsettiler ve kendimi bulabilecek miyiz? ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- hepsi yalan biiyorum, gördüklerim de dahil. sen de biliyorsun o ekrana yapışıp benim küçük kamera kafama bakarken. tuş takımları, bilgisayar ekranları, otobüs camları. yüzüne değmek ne farklıydı oysa değil mi? ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- sana inatçılıktan değil saplantıdan bahsetmek istiyorum; özgürlükten değil, terk etmekten değil ayrı kalmaktan; mantıktan değil aklımı bulamamaktan. ama kendimi buldum ya; OLSUN. **DW**