27.6.10

Beyaz Vadi

Seninle sevişeceğim dedi. Böyle diyerek ne umdu; bir ödül müydü bu, yoksa bunun beni değiştireceğini mi düşünüyordu? Hayır o kadar basit olduğuna inanmıyordu, buna eminim. Ona göre bizimle ilgili şeylerin nedenleri normal sonuçlar doğurmamalıydı ya da normal sonuçların nedenlerinde bir karmaşıklık olmalıydı. Belki de en büyük hata buydu.

Daha önce hiç düşünmediğim, hayatımın hiç bir anıyla ilgisi olmamış belki de düşünmekten korktuğum sorular soruyordu. Yanıtlarımın doğru mu yanlış mı yoksa ustaca söylenmiş yalanlar mı olduğunu anlayamıyordum bu yüzden. Ona konuşmak çözüm değildir diyebilirdim ve susmasını isteyebilirdim, aba altından. Ama bu sorular beni yavaş ve yumuşakça acıtıyordu ve bundan hoşlanıyordum.

Elimi elbisesinin altına soktuğumda buz gibi bir bedene değdim. Beni istemiyor olabilir mi dedim?Neticede, kelimeleri ruhundan ayırabilecek kadar zeki biriydi. Beni istediğini söylemesinin nedeni de bir çeşit cezalandırmaydı belki, bir çeşit aşağılama planı olacaktı bu. İnatla elimi en olmadık biçimde en olası yerlerine bastırıyordum. İlginç bir inatla vücudunu soğuk tutabildi.

Bu bembeyaz vücut, soğukluğuyla bir buz kütlesi gibiydi. Üzerinden hafifçe kalktım. Ne o pes mi ettin dedi. Hayır, dedim, sadece seni istemediğimi fark ettim. Böyle söyleyerek onu kışkırtmak değildi niyetim ki bu çok klasik bir yöntem olurdu. Derdim gereçekten de bu değildi, sadece bir sigara içmek istemiştim. Pencere kenarına doğru gittim, ziftlenmeye başladım. Pervazları küllük niyetine pervasızca kullanıyordum.

Aşağı baktım, çiftleşen kediler gördüm. Erkek olan-kırmızıydı- dişlerini altındaki dişiye-simsiyahtı- sıkıca geçirmiş ve onun kaçmamasını sağlamıştı. Dişi, gözlerini huşu ile kısmıştı ama yine de istemez bir görüntü çiziyordu. Bu hayvanlara şaşmamak doğrusu zor, hani beklese erkekler, böyle kur yapmasalar dişiler mecburen kendileri gelecekler. Bir şekilde üremek kaygısında iseler bu iş yapılmak zorunda. Sigarayı üzerlerine fırlattım kedilerin, perdeyi kapadığımda bana sinirle baktığını görür gibi oluyordum kırmızı kedinin, ama asıl kızgın olan beni yarı açık koltuğun üzerinde bekleyen bu kadındı. Ona üstünü giyinmesini söyledim. Göğüslerinin arasında bir beyaz vadi uzanıyordu ilkin yanıma geldiğinde, şimdi ise sinirden derin derin aldığı nefesler bu vadinin hunharca dolmasına bir ovadan farksız görünmesine neden olmuştu. Ona bir iki beylik laf söylemem beklenirdi elbet. Söylemedim...

Hiç yorum yok: