4.5.10

şeytanlamalar - I

* Herkes bir şeye inanıyor ve çokları inandığının onu kurtaracağına da inanıyor. Bir kurtarıcıya inanmak kadar akla yatkın ne var ki, nihayetinde bir korku var orta yerde duran! Her şey o korkunun rengiyle başlıyor. Koyu bir renk bazen, bazen alabildiğine açık... Korkunun bir renkle başlaması kötü bir teori belki. Belki de katlediyor tüm renkleri, kim bilir? 

* Ellerini koklarlar katillerin bilirsin, barutun kokusu kalır diye belki; bir de gözlerine bakmalıdırlar derin derin; çünkü kalmıştır retinasında, kurbanının ruhsuz kalan bedeninin düşüşü. Yırtarcasına açılır ağzı bir karganın sanki, öyle kinle söyler ki o gözler gerçeği. Ama yine de bir katili öyle kolay ayıramazsınız masumiyetten. İçini açıp bakmaktır en iyisi. İyisi, lime lime edip ruhunu, tüm korkularını gözler önüne sermektir. 

* En iç burkan şarkısı şu doğanın bir kaç ölü çocuğun ağzından çıkacak bir gün. Yalancı gölgeleriyle bakire melekler sürtünecekler melodilerin yüce dallarına. Hiç mi canınız acımadı ölürken diye sorasım gelecek çocuklara. O çocuklarla konuşabilsem de, susmam gerekecekti biliyorum. Ne ağlamaları canımı yakacak, ne gülmeleri hoşnut edecekti. Sorsam elbet acıdı diyeceklerdi. Ama sadece dinledim şarkılarını: "Azrailimiz büyüdü biz küçüldük, avuçlarınızla taşıdınız tabutlarımızı."

* Bir mahkum, kuş pisliklerini temizlemek için arka avluya çıkabiliyorsa sadece, o bok işte özgürlüğüdür onun.

* En rahat balıkçılar büker gözlerinin gördüğünü, tam ucundan ufkun mesela yok eder kocaman bir gemiyi. Kıvırır denizi koyar cebine ve başlar ertesi gün aynı yerinden zamanın.

* Kedileri seyrediyorum soğuk bir bahar günü, sevişirken uçuşan tüyleri ve titreyen minik bedenleri...

* Gamzene gömsünler beni.

*dw*

Hiç yorum yok: