29.9.21

Denge

Ne benden nefret ediyorlar

Ne de ben çok seviyorum birilerini


26.8.20

ORMAN

Bir kelime bazen o kadar anlamlı olabiliyor ki, peşine düşüyorsun. Arıyorsun her yerde; anlattıkça anlıyorsun. 

Ne aşk, ne ülke gündemi, ne hastalık

Gece bir telefon gelince geç saatte, birini son kez öpemeden gitmiş olabileceğini hissediyorsun. 

O denli anlamlı ki geri kalan her şey anlamsızlaşıyor.

Bir korkaklık, duygusal bir zayıflık değil bu anlattığım, hem ben kimim ki anlatacak.

Bir ağacın gövdesinden kollarımı doladığım, bir hayat geçti gidiyor. Kaldırıp gökyüzüne diktiğim gözlerimle binlerce yaprağın hışırtısı sûr gibi üflüyor kulaklarıma.

Kalabalık sımsıkı örülmüş ağaçlar; yere bile düşemiyor, ayakta kalıyor senden geride kalan.






20.7.20

Balkonu olmayan evler şehri

Geçmiş olsun ona, üçü yapan dördü de yapar değil mi? 
Beş altı... Ya eksilen ne olacak onu kimse görmüyor,  duymuyorsa? Her şeyin sorumlusu o biliyorum, yarım kalan bir kitap nasıl da onur kırıcıdır, iyi de olsa kötü de olsa bir son yazmalı bu cinai hikayeye. O son işte hiç olmasın istedim. 

Bir sürü terk edilmiş otel odasında, gemilere komşu aşağı atlamaya çağıran balkonlarda, kışın penceresi açık içeri kar taneleri davet eden bir camın kenarında aşkı arayan iki insanın öyküleri nasıl ayrıo yollara gitti. Birbirinin anlamını bu kadar derin sorgulayan kaç kişi vardı ki? İç çamaşırıyla denize giren bir küçük kadın ve bir gölde kaybolup nasılsa o denizde ortaya çıkıveren bir adamın hikayesi nasıl oldu da bir normale yenik düştü. 

Mutluluk ne kadar zor olabilir ki, evet soruyorum. Ben mutsuz değilim belki; ama mutluluktan başka bir oda da var bu evde. Pişmanlıklarla, hak ettik bunularla, öyle olması gerekiyordularla dolu muhasebeler var bir kitaplık dolusu.

Haksızlık edemem çok seviyorum o küçük kadını hala, ama evet küçük bir de kız var artık. Muhtaç..

Yeşil gözlü küçük canavarım açtı gözlerini ama artık yorgun. Başka soluklarda başka yollarda kayboldu kalem tutan eller. Arkamızda bıraktığımız ekmek parçalarını da avcılar yediler. Yolun neresindeyiz onu bile bilmiyoruz. Bilmiyorum. Sadece üzgünüm. Keşke görsen beni.





14.7.20

Fasılalı

Kırmızıda dur yeşilde geç
Önce bir ayak sonra diğeri tekrarla kendini
Saatler öncesinde yola çıktı sana doğru o kaza

Tüm organlarının çekildiği o anı düşün. 
Bir mıknatısın güdümünde dans eden metal parçacıkları gibi seni coşturan, o yapışıp kaldığın şey; işte O'sun sen. Rüzgar dolu bir adi poşet gibi uçuşuyorsun. Yüksekte ama bomboş. 

Çelik bir vücudun ağırlığını taşıyan bir kalbin var senin. Bundan ala yük mü olur?

Bıraktım yer çekimine, yemin ederim özledim, gör beni, duy beni.

20.3.17

Sanat II

Güm, güm, güm... Kalp atışları, osuruk sesleri; sigaranın daralttığı nefes borusundan solumaya çalışan adamın horlamalarına karışıyor. Midesi bulanıyor berikinin. Bu müzik ruhun gıdası değil, zehiri olabilir ancak! Uyansın adam ve bitsin bu işkence diye bir tokat yapıştırası geliyor buruşuk suratına; ama ona düzülmekten yorulmuş kadın, bu iğrenç senfoniye katlanacak sabah olana dek.

Hayatının ona layık gördüğü bu gürültülü gecede tek yapabildiği; la la la; kendi şarkısını söylemek; la la la!

29.9.13

askerî

Öncelikle ruhumun derinlerinden gelen bir hava patlaması ile tüm ciğerlerimi yerinden sökebilecek kadar güçlü bir öksürük krizinin ortasından yazdığımı bilesin. kalemimin ucuna kadar üşüyorum; eldivenle yazmayı denedim ama bir kaç kelime yazmayı denediğimde kaleme hükmedemediğimi fark ettim. hani böyle devam etsem iktidarsız bir asker gibi yazmama neden olabilirdi. bu nedenledir ki elimi apış arama sokup ısıttıktan sonra yazmaya devam edebiliyorum. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- tam bu sırada önümden zıplamak derdi olmayan bir kurbağa geçiyordu, bir sigara yaktım devriye amirine yakalanma kaygısıyla. yakalanmak demişken; başıma yine bir kaç iş geldi bugün; ama dışarı çıktığımda anlatırım. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- dışarı çıkmak kavramını burada tanımış oldum elbet; tabi içeride olmak kavramını da esaslıca öğrendim. sen dışarıda kalan yanım olmalısın, kendimi seninle konuşurken o tel örgülerin hemen önünde buldum defalarca çünkü. o anlarda ne içerisi ne dışarısı yaşanan. tam içime işlemiş çelik soğukluğu ve sağlam otorite. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- elime bazı fırsatlar geçti mesela. tavlada sana karşı gösteremediğim başarıyı satrançta göteriyorum. okunabilecek 7 kitabın 5 ini okudum. diğer ikisi ise almanca olduğundan okuyamıyorum. okuyorum da anlayamıyorum desem daha doğru olacak. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- evet ayrıyken ikimiz de daha güçlü olmalıyız. birbirimize ve başkalarına karşı daha güçlü. içimde gezen maymun kılıklı düşünceler ve kendime sorup durduğum saçma şüphelerin çocuğu saçma sorular, hep zayıflığımı kolluyorlar biliyorum. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- az mı kaldı ömrüm? içimde kaç oda, kaç salon var; senin sevdiğin adamı nereye hapsettiler ve kendimi bulabilecek miyiz? ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- hepsi yalan biiyorum, gördüklerim de dahil. sen de biliyorsun o ekrana yapışıp benim küçük kamera kafama bakarken. tuş takımları, bilgisayar ekranları, otobüs camları. yüzüne değmek ne farklıydı oysa değil mi? ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- sana inatçılıktan değil saplantıdan bahsetmek istiyorum; özgürlükten değil, terk etmekten değil ayrı kalmaktan; mantıktan değil aklımı bulamamaktan. ama kendimi buldum ya; OLSUN. **DW**

16.12.12

KAİL

Herkese aynı yalanı söylüyorsun ya da bu yalan sadece bir kişi için doğru. Belki de tek yalan söylediğin kişi benim. Neden sadece iyi olmak yetmiyor biliyor musun; eğer öyle olsaydı senin herkese farklı yalanlar söylemen gerekecekti. Halbuki tamamen kafa karıştırıyorum beni bilmezsin sen. Bir cevap bulamadığımda hep kafa karıştırırım Neden sadece kibar olmak yetmiyor, anlayışlılık neden suistimali karnında taşıyor. Siz o yayvan ağızlarınızla ve dedikodularınızla neden aşağılıyorsunuz beyefendiliği. Ama sen bilirsin beni, hem de iyi bilirsin. Lanet olsun şu bizi ayıran saçmalığa, bana ettiğin ahlara da lanet olsun. Öldük mü o sahil yolunda karşıdan karşıya geçerken ne dersin? Bir anın içinden çıkıp diğerine geçerken neleri geride bıraktık her seferinde. Sonunda bize ne kalacak. Bir hiç olmaya giderken bu kibir neye inanmışlıktandır? Neden sürekli soru soramadım, bunca yıl neden sustum ve hala neden konuşacak kelimelerim yok? İçim ürperiyor, çok erken düşündüm ölümü ve artık kurtulamıyorum bundan. Hayat her zaman eskilerin gölgesinde kalacak. O geride kalan yitik basamaklar, bileklerimdeki ağrıları geride bırakamadım. **deniz**